Dünya Rüyası Bilgisayar Simülasyonu mu?

Bazı araştırmacılar bir bilgisayar simülasyonunda yaşadığımız olasılığının yüksek olduğunu söylüyor ve gerçeğin nasıl bulunacağını bildiklerini düşünüyorlar.

Yıllar boyunca, bazı bilimkurgu filmleri ve romanları dünyamızın aslında göründüğü gibi olmadığı, belki de Matriks’te (bu bağlam için belki de en çok bilinen sözcük bu) yaşıyor olduğumuz fikrini yaydı.

Geçtiğimiz yıllarda, filozof ve fizikçiler, 2003’te Philosophical Quarterly’de “Bir Bilgisayar Simülasyonunda mı Yaşıyorsunuz?” adlı makalesini yayımlayan filozof Nick Bostrom tarafından başlatılan bu düşüncenin üzerinde daha çok araştırma yapmaya başladılar. Temel olarak, Bostrom, programlama gücünün hızla büyümesinin bir gün bütün evrenimizde dijital bir simülasyon yaratabileceğimize işaret ettiğini tartışıyor. Ayrıca, imkan olduğunda, birden fazla simülasyonun yaratılamayacağını düşünmek için hiçbir neden bulunmuyor.

Dolayısıyla, biz ya onun tarihi benliğinin simülasyonunu yaratabilmenin eşiğinde sadece gerçek evrende yaşıyor ya da çok sayıdaki bilgisayar simülasyonunun birinin içerisindeyiz. Bu açıdan baktığımızda, varlıksal olasılıkların bizim aslen varoluşumuza karşı olduğu görülecektir.

 

Fakat bu hipotezi nasıl test ederiz? Dünyamız gerçek değilse, sınırlar nerede? Hiç kimsenin tırmanamadığı mecazi kayalıklar, hiçbir zaman aşamadığımız sınırlar nerede? Jim Carrey’in, Truman Show’un sonunda, simülasyonun ötesindeki dünyaya geçmek için adım attığı sınır nerede?

Bu sorulara bilimin yardımıyla, ya da en azından bizlerin, yaşayan varlıkların sayısal olarak temsilcileri olduğumuz bir dünyanın sınırlarını tanımlayan simüle edilmiş bilim yardımıyla bu sorulara cevap verebiliriz.

Geçtiğimiz yıldan beri, içerisinde fizik profesörü Martin Savage’ın da bulunduğu Washington Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, olası bir çözüme önayak oluyorlar ve bizim gerçek olmadığımızı gösteren sınırları bulmak için nereye bakacaklarını bilebildiklerini düşünüyorlar.

Temel düşünce, bilgisayarların dünyamızda bugün yaratabildiği evrenimizin sınırlı en küçük yapı taşları simülasyonlarına göz atmak ve daha sonrasında içerisinde yaşadığımız dünyada ve bugüne kadar yaptığımız en sıradan simülasyonlarda mevcut olan bir ‘işaret’ aramaktır.

“Simülasyonları yeterli büyüklükte yaparsanız, evrenimize benzer bir şey ortaya çıkacaktır,” diyor Savage bir açıklamasında. “Daha sonra, bu, şimdiki küçük çaplı simülasyonlarda benzeri bulunan, evrenimizdeki küçük bir işareti aramak meselesi haline gelecektir.”

İçeriden simülasyonu nasıl tespit edersiniz

Beyniniz çoktan hata vermeye başladı ise hadi baştan alalım. Evrenin simülasyonu hakkında zaten az bir şeyler biliyoruz çünkü onu biz kendimiz takip etmeye başladık. Şimdiye kadar, hatasız bir şekilde, elektromanyetizmayı ve tanecikler gibi atomaltı parçaları birleştiren “güçlü kuvvet (strong force)” olarak bilinen şeyi simüle edebiliyoruz. Programlama gücü katlanarak büyüdüğünden, atom ve molekülleri ve hatta organizma ve bütün evreni teorik olarak simüle edebileceğiz.

Bugünkü ve gelecekteki tüm bilgisayar simülasyonlarının proglamlama kaynaklarının sınırsız sayıda çalışmak zorunda olduğunu varsayarak, kapsamlı bir evren hazırlarken biraz hile yapmaları gerekiyor. Özellikle, sınırlı programlama kaynakları ile bilim adamlarının “uzay zaman” ve “sınırsız ses” (bu şeylerin evrenimizin simüle etmek için sınırsız kaynaklara ihtiyaç duyduğu parçaları olarak öngörelim) olarak adlandırdığı şeyi simüle etmek imkansız olur.

Bu sınırın altında çalışarak, bir simülasyon, bir algoritmaya ya da tamamen simüle edilemeyen bu elementler için benzer bir diğer teknolojiye ihtiyaç duyabilir. Bu benim bahsettiğim, Savage ve ekibinin aramayı umut ettiği işaretleri bırakan bir tür ‘hile’.

Gerçek olmadığımızı gösteren işaret

Böylelikle evrenimizin Big Bang değil de yumuşak bir tuş darbesi ile başladığını söyleyen işaret nerede?

Bu sorunun olası cevaplarını verebilecek birçok fiziksel bilgi bulunuyor, fakat Savage ve onun ekibi ultra yüksek enerjili kozmik ışınlarda, dünyamızda bunun bir sınır olarak ortaya çıkabileceğini düşünüyor.

Son söz, şayet biz birer bilgisayar simülasyonunda yaşıyor isek, bu kozmik ışınlar aslında simülasyonun üzerine kurulduğu yapıyı yansıtır (Savage ve ekibi, onu, süper bilgisayarların, çoktan üzerinde çalışılmakta olan yukarıda adı geçen simülasyonları yaratmak için kullandığı latis yapıya benzetiyor).

Evrenin gerçekte yapılardan öte birlerden ve sıfırlardan ulaştığı görmemizin önündeki problem bu kozmik ışınların nadir olması ve bunların sır perdesini aralamada yeterli veri üretecek duruma gelmesinin zaman almasıdır.

Sayısal köleler değiliz

Dünyamız bilim gerçeğinden çok bilimkurgu üzerine kurulu ise, size güzel haberler var. Araştırmacılar görülemeyen birileri tarafından yönetilen sayısal köleler olma ihtimalimizin olmadığını söylüyor.

Kaynak: news.cnet.com

 

"Bu dünya hayatı ancak bir(dijital) eğlence ve (boş bir bilgisayar) oyun(un)dan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!"29:64

Parantezleri ben ekledim. İnsan yaratılmadıyıı okudunuz mu?

Öte yandan Dünya rüyası tabiki gerçektir.Ancak göründüğü gibi değildir. Yukarda ki değerlendirme görünen hayat üzerinedir. Gerçek gerçektir.Sadece göründüğü gibi değildir.Bu nokta gözden kaçmamalıdır.
Bunu gözden kaçıranlar gerçeğin anlamını; yalan,hayal,rüya gibi manalar ile değiştirmekteler.
Bu değişim çelişkiyi meydana getirince kişide mutsuzluk oluşur.

Güneşe bakın; Gözünüze nasıl görünüyor?


Yuvarlak,sarı,1 metre çapında futbol topu gibi görünüyor. 3 yüz yıl öncesine kadar dünyanın büyük çoğunluğu güneşi böyle tanıdı ve inandı.Gerçek gerçektir.Sadece göründüğü gibi değildir. Güneşin bir gerçeği vardır.Bu gerçeği kişilere özeldir.Herkes bu gerçeği farklı okur.Bu okuma esnasında gerçeğin göründüğü gibi olmadığı ortaya çıkar.. Güneş böyle iken,insanlar,karşılaştığımız olaylar da bu duruma benzer.

Tüm bu gerçeğin farklı olduğu durumu bizi şirk tehlikesine karşı uyarmaktadır. Elma gibi mükemmel bir meyveyi aslı odun olan bir şey veremez,İnsanın 2 ayak üzerinde durması bile göründüğü gibi değildir.Gerçekte bu imkansız gibi bir şeydir. Bulutlardan asit yağması gerekirken su yağıyor.Bu durumda imkansızdır.
Ancak alışkanlıklar insanları (nan)körleştirmiştir.Hayat içerisinde ki tüm işleyişlere ve kudrete Allah dışında bir sıfat yüklemek şirk denize sandalla girmeye benzer.

Bu yüzden hayata Kur'anda yer alan bahsinde olduğu gibi enam suresi 91 de ki gibi yaklaşmamız yani "ALLAH de ötesini bırak" ile yürümemiz gerekmektedir.

Tutki güneşin kendi bünyesi içerisinde hidrojen ve helyum olduğu gerçeği de vardır.Yani güneşin tam merkezine girsek de yine başka bir gerçek bizi beklemektedir.

Ve Güneş Yaklaştıkça dijital bir similasyon gibi görünür,lakin bu Güneşin gücünden ve gerçekliğinden hiç bir şeyi eksiltmez.

Dünya hayatı da öyledir. Sadece göründüğü gibi değildir.

Kur'an  gerçeklikle ilgili şöyle söyler;

"Allah gökleri ve yeri gerçek(bir şekilde) ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. İşte bunda inananlar için bir ibret vardır."29:44 

Bu ifade ile dünya rüyasının sorumluluğunun olduğunu ve her davranışımızın gerçek hayat olan ahirete bir yansıması olduğunu bilmeliyiz.

A.K

Bu yazılarda ilginizi çekebilir.

http://www.ademkorkmaz.com/yazi/1036-sanr%C4%B1sal-d%C3%BCnya.html

http://www.ademkorkmaz.com/yazi/1001-milyonda-bir-kisinin-anladigi-video-ikinci-asama.html

http://www.ademkorkmaz.com/tefekkur/971-adalet-i%C3%A7in-yeniden-yarat%C4%B1lma.html